Bir Nevi Tiyatro
- Malibilgic
- 10 Mar 2022
- 4 dakikada okunur

Bu güzel hikayeye başlamadan önce aşağıdaki şarkıyı açıp öyle okumanızı rica ediyorum. Çünkü bu anlatacaklarım beyinde güzel tat bırakırken bir yandan da kulaklarınız boş durmasın isterim.
Düşişleri Tiyatrosu'nun artık yavaş yavaş duyulmaya başladığı zamanlardan bir hikaye. Hatta ne yavaş yavaşı baya ortalığı inletiyoruz. 2014-2015 sezonu sanırım şu an tam hatırlamıyorum. Henüz ismimiz Düşişleri değil. Sanduka. Ekipte hala Murat Çelik ve pek tabii Nurullah Damlapınar var. Gel dikiz ki ikisi de haklı sebeplerden jübile yapmak üzereler.
Sezon başında ''Nerede Gülüyorduk?'' isimli oyunumuzu oynamışız ve büyük ses getirmiş. Bir ay sonra ''Melis Harikalar Diyarında'' oynamışız ve biletler bir günde tükenmiş! Murat şaşkın, ben şaşkın, Nurullah ikimizden de şaşkın. Çünkü rolü çok büyük ve jübilesi!
Fakat bu büyük başarılar daha çok bile büyümeden ekipte çalkantılara yol açmış. Ekip içten içe kaynıyor. Bir ayrışma söz konusu. Nurullah'ın Oyuncakçı rolünü oynaması bazı diğer oyuncular tarafından kıskanılmış, benim rol verirken adil olmadığım düşüncesi hakim olmuş ve bu gibi düşünceler başka düşünceleri doğurmuş... Her şeyin farkındayız. Dikizdeyiz. Nurullah müthiş performans sergilemiş ve jübilesini bol ıslıklı alkışla yapmış. Fakat kimsenin bilmediği bir şey var. Haftaya başka bir oyunla sahnede olmamız lazım!
Burada bir parantez açmam lazım. Biz öyle her zaman sahne bulamadığımız için, bazen sahne tarihlerini önden bolca alırdık. Nasıl olsa o zamanlara yetiştiririz diye. Fakat burada bir hata var... 1 hafta arayla almışız ve yeni bir oyun için.. Yeni oyun ortada var mı? Yok... Üstelik bu sahneleri almak için Murat büyük kavgalar etmiş, ben gidip onu makamlardan kavga ederken çekip çıkarmışım, sakinleştirmişim.
Hal böyle olunca mecbur çıkılacak sahneye. Ekibin de hali ortada. Murat da ben de farkındayız ve aslında bir ders de vermek istiyoruz. Murat'ın da jübilesi bu oyun olacak.
Tamam diyorum Murat. Yapacak bir şey yok sahneye çıkacağız. Eee, diyor. Nasıl? Diyorum biz bilet satışına başlayım 3-5 günümüz var, ben bizi bu işin içinden iki kişilik bir oyunla kurtaracağım.
Biz daha ortada oyun yokken başlıyoruz bilet satışına! Bir Nevi Tiyatro 3-4 güne sahnede, buyrun biletler!
Ne bilet satışında ne de oyun hazırlığında ekipten bir insan evladı yardım etmiyor. Zaten talep de etmiyoruz. Paşalar gibi ikimiz yapıyoruz her şeyi.
Ben oyunu yazmaya uğraşırken her gün Murat'a ufak ufak anlatıyorum oyunu. Bak diyorum, böyle böyle şeyler olacak. Tamam diyor. Notlar alıyor. Acayip güveniyoruz birbirimize çünkü ikimizin uymu bambaşka sahnede. Ah bi de Nurullah olsaydı...
Biletler bitiyor. Yarın sahnedeyiz. Ben oyunu yeni getiriyorum Murat'a. Al diyorum oyun. Götüme mi sokayım bu saaten sonra gibi bir şey söylüyor, aldırmıyorum. Ezberini yap yarın erkenden buluşalım, diyorum. Ayrılıyoruz. 800 kişi bizi bekliyor yarın.
Yarın oluyor. Bir odada ben, Murat var. Bir de oyunun ışığını ve sesini kumanda etmesi için bir arkadaştan ricada bulunmuşuz, o var. O da oyunu o gün görüyor. Anlatıyoruz. Biz sadece ışık ve ses provası yapıyoruz. Geçiyoruz sahneye, bir iki prova yapıyoruz. Provalar bok gibi. Tamam diyoruz, olmuş bu o zaman. Akşama hazırız.
Oyun tek perde, iki kişilik. Kuliste bile kimse yok, ikimiziz. Kapıda bilet kontrolünü bile biz yapıyoruz. Dekoru da ikimiz taşıyoruz. Her şeyi ayarlıyoruz.
Ben önden konuşmaya çıkıyorum, perde önündeyim. Murat bazen perde arkasından laf atıyor bana, seyirciyi orada tavlıyoruz. Oyun başlıyor.
Oyun taş çatlasın 50 dakika sürer. Biz oyunu oynamaya bir başladık, oyun bitene kadar bir buçuk saat geçti. İyi oyuncu oynatır derler. Ben Murat'ı Murat beni oynatıyor. Seyirci tam istediğimiz kıvamda. Kah yarılıyor gülmekten kah hüzün sessizliği. Bazen kulise ikimizin de girdiği anlar oluyor. Hemen texte bakıyoruz neredeyiz diye, açıp kapıyı çıkıyoruz. Kulis bizsiz kalıyor, kulis sessiz kalıyor.
Ekip oyuncuları en önden almış kurulmuşlar öne. Oyun bitiyor. Alkış kıyamet içinde çıkıyoruz alkışa. Akşam seansında da önceki seanstan birkaç doğaçlamayı tekrarlıyoruz. Zekalılık! Akşam seansı da alkış kıyamet bitiyor. Sarılıyoruz. Murat jübilesini yapıyor...
Aradan çok sene geçiyor. Askerdeyim, kafam dapdar. Acayip daralıyorum ve beynimde sürekli yeni oyunlar var. O kadar fazla oyun düşünüyorum ki hepsi birbirine giriyor. Atıyorum bir ara hepsini aklımdan. Bir Nevi Tiyatro geliyor aklıma. Zaten ara ara gelir aklıma, nasıl gelmesin? 1 günde oyun hazırlayıp 800 kişiden alkış almışız.
Oyun kafamda değişiyor. İyice şekillendiriyorum. Niye bilmem mizahını öldürüyorum oyunun. Dram oluyor gitgide beynimde. Olgunlaşıyor. Üç numara traşlı kafamın içinde Murat Çelik zamanından kalma oyun olgunlaşıyor. Adı bile değişiyor. ''Kimiz İkimiz?'' oluyor.
Askerden geliyorum. Oyunu yazıyorum. Ekipten İlyas ile oynuyoruz. Geleneği bozmak istemiyorum. Hadi diyorum tamam, o kadar da gaddar olmayayım. Bir hafta veriyorum İlyas'a. Gidiyor. Bir hafta sonra ufak bir sahnede otuz kadar kişiye oynuyoruz. İlyas çok iyi oynuyor. Beğeniliyor. Murat perde arkasından bize laf atıyor bazen. Orada olsa sahneye bile fırlardı.
Sonra bir devlet tiyatrosu oyuncusu olan Erdem Şenses'e bu oyunda oynaması için teklif götürüyorum. Kabul ediyor. Daha uzun çalışıyoruz. Aylar sürüyor. Sahneliyoruz. Bilet satışı pek iyi gitmemiş, aramızda anlaşmazlıklar olmuş Erdemle. Kah kavgalar etmişiz, kah el ele vermişiz. Hata bir ara bu oyunla turneye çıkalım dedi Erdem. Ama bana güvenmiyordu. Oyuna da güvenmiyordu.
Ben ise yıllar önce oyun metnini sahneden bir gün önce Murat'a verirken, onun bana olan inancını görmüş biriyim.
Neyse. Düşe kalka hallettik. Erdem tabii ki çok güzel oynuyor. Selama ekipçe çıktık.
Seyirci çok beğenmiş. Ben selamda kafamı kaldırıp seyirciye bakarken, yıllar öncesini düşünüyorum. Şimdi Murat olacaktı, diyorum. Bir de o zaman görün siz alkışı.
Her oyunun, her sahnenin hikayesi çok uzundur. Bunun da bu kadar kısa olduğuna bakmayın. Detaylara girmedim. Detaylara girsem sadece bu süreçten kitap çıkar.
Bu bir tiyatro anısıdır. Bir Nevi Tiyatro...
Comments